Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

aradan çıkarmak

  • 1 aradan çıkarmak

    а) [поскоре́е] разде́латься с чем
    б) устрани́ть препя́тствия / поме́хи

    Türkçe-rusça sözlük > aradan çıkarmak

  • 2 aradan çıkarmak


    хэгъэкIын

    Малый турецко-адыгский словарь > aradan çıkarmak

  • 3 aradan çıkarmak

    to get (a small job) out of the way

    İngilizce Sözlük Türkçe > aradan çıkarmak

  • 4 ξεπετώ

    aradan çıkarmak

    Ελληνικό – Τουρκικό Λεξικό > ξεπετώ

  • 5 ara

    антра́кт (м) па́уза (ж)
    * * *
    1.
    1) промежу́ток, расстоя́ние (пространство, разделяющее два предмета)

    okul ile ev arası yüz metre kadar — расстоя́ние от шко́лы до до́ма о́коло ста ме́тров

    2) отре́зок вре́мени

    ara ara — вре́мя от вре́мени; по времена́м

    arada neler olmadı — за э́то вре́мя чего́ то́лько не произошло́

    arada bir — иногда́, и́зредка, вре́мя от вре́мени

    aradan — с той поры́, с тех пор, с того́ вре́мени

    aradan bir yıl geçti — [с тех пор] прошёл год

    bir ara — [в] одно́ вре́мя, како́е-то вре́мя

    bir ara şehirde yoktu — како́е-то вре́мя его́ в го́роде не́ было;

    bu arada — в э́то вре́мя, тем вре́менем

    o arada — в тот моме́нт

    3) переры́в, па́уза; антра́кт; тайм-а́ут

    ara almakспорт. взять тайм-а́ут

    ara vermek — прерва́ться, сде́лать переры́в

    ara vermeden — беспреры́вно, непреры́вно

    4) отноше́ния ( между людьми)

    araları — их отноше́ния

    araları pek iyidir — у них прекра́сные отноше́ния

    araları açık — ме́жду ни́ми плохи́е / натя́нутые отноше́ния

    aralarını bozmak / açmak — по́ртить отноше́ния, се́ять вражду́, вноси́ть раздо́р

    aralarını bulmak — помири́ть кого с кем

    Emine ile aralarını bulmaya çalışacağını söyledi — он сказа́л, что попыта́ется помири́ть его́ с Эмине́

    arası — его́ отноше́ния

    arası açık — он в плохи́х отноше́ниях (с кем-л.)

    eviyle arası açık — он не в лада́х со свое́й семьёй

    arası / araları açılmak — испо́ртиться - об отноше́ниях

    arası hoş / iyi olmak — а) быть в дру́жественных отноше́ниях (с кем-л.); б) получа́ть удово́льствие (от чего-л.)

    arası hoş / iyi olmamak — недолю́бливать

    araya girmek — а) посре́дничать; б) впу́тываться, вме́шиваться (в дела и т. п.), помеша́ть чему

    araya soğukluk girdi — в их отноше́ниях возни́к холодо́к, они́ охладе́ли друг к дру́гу

    arayı soğutmak — постепе́нно охладе́ть друг к дру́гу

    arayı yapmak — помири́ться с кем

    2.
    находящийся между чем-л.

    ara kapı — прохо́д, а́рка (между двумя зданиями и т. п.)

    ara renk — полуто́н, отли́в

    ara sokak — переу́лок

    3.
    в функции служ. имени

    arasına — в...

    kalabalık arasına sokulmak — бро́ситься в толпу́, смеша́ться с толпо́й

    arasında — ме́жду, среди́

    dostlar arasında — среди́ друзе́й, ме́жду друзья́ми

    iki ev arasında — ме́жду двумя́ дома́ми

    kalemler arasında — среди́ ру́чек

    toplantılar arasında — ме́жду заседа́ниями / собра́ниями

    arasından — а) че́рез, сквозь, ме́жду чем; б) из кого-чего

    bu yol köy ile orman arasından geçer — э́та доро́га прохо́дит ме́жду дере́вней и ле́сом

    parmaklık arasından — че́рез решётку

    aramızdan — из нас, из на́шей среды́

    aramızdan biri — оди́н из нас

    öğrenciler arasından — из числа́ студе́нтов

    ••
    - aradan çıkarmak
    - aradan çıkmak
    - aradan çekilmek
    - araya girmek
    - araya gitmek
    - araya kaynamak
    - arada kalmak
    - aralarından kara kedi geçmiş
    - aralarına kara kedi girmiş
    - aralarında dağlar kadar fark var
    - araya koymak
    - aralarından su sızmaz

    Türkçe-rusça sözlük > ara

  • 6 ara

    1. subst Abstand m; Zwischenraum m; Pause f; fig Kluft f; (menschliche) Beziehungen f/pl; Zwischen-, Inter-;
    ara hattı Demarkationslinie f;
    ara kapı Durchgang m;
    ara kararı JUR Zwischenentscheid m;
    ara mal Zwischenprodukt n;
    ara renk Nuance f; Schattierung f;
    ara seçim POL Nachwahl f;
    ara vermek Arbeit (zeitweilig) unterbrechen (-e A), eine (kleine) Pause machen;
    arada bir zuweilen, hin und wieder;
    arada kalmak das Nachsehen haben, leer ausgehen; in eine Affäre verwickelt sein;
    arada kaynamak unbeachtet bleiben; sich in der Menge verlieren;
    iki arada bir derede (kalmak) zwischen allen Stühlen (stehen); im Ungewissen (sein);
    ara(da) sıra(da) von Zeit zu Zeit;
    aradan üç yıl geçti es sind drei Jahre her;
    aradan çıkarmak hinter sich bringen;
    aradan çıkmak sich zurückziehen; erledigt werden;
    -in aralarına karışmak geraten zwischen (A); sich gesellen zu;
    kendi aralarında sie unter sich;
    -in aralarını açmak ( oder bozmak) (sie miteinander) entzweien;
    -in aralarını bulmak v/t versöhnen;
    aramız (ara nız, araları) unsere (eure, ihre) Beziehungen;
    aramız açık (oder bozuk) unser Verhältnis ist kühl;
    aramız açıldı die Entfernung zwischen uns ist größer geworden; fig wir haben uns überworfen;
    aramız düzeldi wir haben uns versöhnt;
    -le arası hoş olmamak auf dem Kriegsfuß stehen mit;
    A ile B’nin arasını açmak einen Keil zwischen A und B schieben;
    A ile B’nin arasını bulmak zwischen A und B vermitteln;
    araya oder aralarına girmek vermitteln (bei Streit); sich einmischen; dazwischenkommen;
    araya gitmek fam Person dabei draufgehen; Sache flöten gehen;
    -i araya koymak jemanden zum Vermittler machen; jemanden als Werkzeug benutzen
    2. Ortssubstantiv: masayla dolabın arasına zwischen den Tisch und den Schrank (stellen usw);
    masayla dolabın arasında zwischen dem Tisch und dem Schrank (stehen usw);
    masayla dolabın arasından zwischen dem Tisch und dem Schrank hervor/hindurch (kommen usw);
    aranızda doktor var mı? ist unter Ihnen ein Arzt?;
    iş arasında während der Arbeit

    Türkçe-Almanca sözlük > ara

  • 7 ziehen

    ziehen <zieht, zog, gezogen> ['tsi:ən]
    I vt
    1) ( allgemein) çekmek (an -den); ( zerren) çekmek, sürüklemek; ( Anhänger) çekmek; ( dehnen) uzatmak;
    jdn am Ärmel \ziehen birini kolundan çekmek;
    jdn auf seine Seite \ziehen birini kendinden yana çekmek;
    etw nach sich dat \ziehen ( fig) bir şeyi peşinden sürüklemek, bir şeye yol açmak;
    alle Blicke/die Aufmerksamkeit auf sich \ziehen herkesin bakışını/dikkatini üstüne çekmek;
    etw ins Komische/Lächerliche \ziehen bir şeyi komikleştirmek/gülünçleştirmek;
    Saiten auf ein Instrument \ziehen bir çalgıya tel takmak;
    der Honig zieht Fäden bal iplik iplik oluyor
    2) (heraus\ziehen) çekip çıkarmak ( aus -den); ( Wurzeln) çıkarmak ( aus -den);
    Zigaretten \ziehen (otomattan) sigara çekmek;
    Fäden \ziehen iplikleri çekmek [o almak];
    aus dem Verkehr \ziehen ( Auto) trafik kaydını silmek(-in); ( Geld) tedavülden kaldırmak;
    einen Vorteil aus etw \ziehen dat, bir şeyden çıkar sağlamak
    3) (heran\ziehen) çekmek (an/auf -e/-e);
    das Boot ans Ufer \ziehen tekneyi kıyıya çekmek;
    mich zieht überhaupt nichts nach Schweden İsveç beni hiç çekmiyor;
    es zieht mich nach Hause/in die Ferne canım eve/uzaklara gitmek istiyor
    4) ( Linie) çekmek;
    sich dat einen Scheitel \ziehen saçını ayırmak
    5) ( Graben, Grenze) çekmek; ( Mauer, Zaun) çekmek
    6) ( Pflanzen, Tiere) yetiştirmek; ( Kerzen) yapmak
    7) math almak;
    die Wurzel aus einer Zahl \ziehen bir sayının karekökünü almak
    8) ( im Kartenspiel) çekmek
    9) fin ( Wechsel) keşide etmek;
    ein gezogener Wechsel keşide edilmiş bir poliçe
    10) ( füllen) doldurmak;
    Wein auf Flaschen \ziehen şarabı şişelere doldurmak
    II vi
    1) a. auto çekmek;
    an etw dat \ziehen bir şeyi tutup çekmek;
    das Auto/der Kamin zieht gut ( fam) araba/baca iyi çekiyor;
    er zog an seiner Pfeife piposunu tüttürdü;
    lass mich mal \ziehen ( an der Zigarette) bırak bir fırt çekeyim
    2) sein (um\ziehen) taşınmak (nach/in/auf -e); ( zu jdm) -e (zu -e);
    ich ziehe nach Aachen Aachen'e taşınıyorum;
    sie \ziehen aufs Land şehrin dışına taşınıyor
    3) sein ( gehen, wandern) gitmek (zu/nach -e/-e); ( durchqueren) geçmek ( durch -den); ( Vögel) göç etmek;
    in den Krieg \ziehen savaşa gitmek;
    die Jahre zogen ins Land aradan yıllar geçti;
    einen \ziehen lassen ( fam) ( furzen) osurmak, yellenmek
    4) ( im Spiel) sürmek, hamle yapmak;
    mit dem Turm \ziehen kaleyi sürmek
    5) ( Tee) demlenmek;
    den Tee zwei bis drei Minuten \ziehen lassen çayı iki üç dakika demlemek [o demlendirmek]
    6) ( fig) o ( fam) ( Wirkung haben) sökmek, geçmek, etki yapmak;
    das zieht bei mir nicht bu bana sökmez;
    dieser Trick zieht immer bu oyun her zaman söker
    7) ( schmerzen) sızlamak
    III vr
    sich \ziehen
    1) ( sich erstrecken) uzanmak; ( vorhanden sein) olmak;
    dieses Thema zieht sich durch das ganze Buch bu konu bütün kitap boyunca uzar gider
    2) (sich ver\ziehen) çekilmek
    3) ( fam) ( dauern) uzamak, sürmek
    IV vi unpers ( Luftzug) cereyan [o kurander] yapmak;
    es zieht! cereyan [o kurander] yapıyor!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ziehen

  • 8 ara

    "1. distance (between two things). 2. time between two events, interval. 3. relations (between people). 4. break (in a game); interlude; intermission. 5. space, spacing. 6. time, point in time. 7. intermediary, intermediate. -da during the intervening time: Pazartesi ve cumartesi günleri gelir; arada hiç gözükmez. He comes on Mondays and Saturdays; on days other than these he´s not to be seen. -dan in the meantime, meanwhile, during the intervening time: Aradan on gün geçmişti. In the meantime ten days had gone by. -sına 1. between. 2. among. -sında 1. between. 2. among. -sından 1. from between. 2. from among. 3. through. -ları açık. They are not on friendly terms./Their friendship is broken. -ları açılmak to be on strained terms. -larını açmak /ın/ to spoil (their) friendship, create a rift (between). -larına almak /ı/ to let (someone) join one´s group. -da bir from time to time, now and then. -larını bozmak /ın/, - bozmak to destroy the friendship (between or among). -ları bozulmak to be on strained terms. - bölge buffer zone. -larını bulmak /ın/, - bulmak to reconcile, settle a dispute (between). -da çıkarmak /ı/ to get (something) done when one has a spare minute, get (something) done in a spare minute, squeeze (something) into one´s schedule (said of a task done while one is in the midst of other work). -dan çıkarmak /ı/ to get (something) done, get (something) over with (so that one can get on with other work). -dan çıkmak 1. (for a pestiferous person) to absent himself/herself, leave. 2. (for a task) to be done, be over with, be finished (so that one can get on with other work). -larında dağlar kadar fark var. colloq. They are as different as black and white./They are as different as chalk and cheese. - devlet buffer state. - duvar partition, dividing wall. -larını düzeltmek /ın/ to reconcile. -sı geçmeden without delay, while the situation is still fresh. -larına girmek /ın/ to work to reconcile (two people or two parties). -ya girmek 1. to work to reconcile two people. 2. (for something unexpected) to interfere suddenly with the work in hand. -ya gitmek 1. to go to waste. 2. to be lost in the confusion. -sı hoş olmamak /la/ 1. to be on bad terms with. 2. to dislike (something). -da kalmak to suffer for mixing in a dispute between others; to be caught in the middle in an argument. -larında kan olmak to have a blood feud (between). - kapı communicating door. -larından kara kedi geçmek/-larına kara kedi girmek to be cross with each other. - kararı provisional decision (of a court). -larına karışmak /ın/ to mix (with). -larında karlı dağlar olmak to be far apart, be very different. -da kaynamak to pass unnoticed, get lost in the shuffle. -ya koymak /ı/ to ask (a third person) to mediate. - limanı port of call. - mal semifinished goods. - seçim by-election. - sıra/-da sırada now and then, from time to time, occasionally. -ya soğukluk girmek to have a coolness arise in a friendship. -sı soğumak /ın/ to lose its importance with the passage of time. -sını soğutmak /ın/ to delay (a thing so that it is forgotten). -yı soğutmak (for a friendship) to cool off. -larından su sızmamak to be very close friends. - vermeden/vermeksizin continuously. - vermek /a/ to take a break (from), stop doing (something) for a while. -ya vermek /ı/ to waste. -ları yağ bal olmak to be intimate friends. -yı yapmak 1. to become friends again, make up. 2. to reconcile friends who have quarreled."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ara

См. также в других словарях:

  • aradan çıkarmak — birçok işten birini yapıp bitirivermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ara — is. 1) İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe 2) İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla 3) Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi Öğrenciyle öğretmenin arasının daima iyi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tayyetmek — i, der, esk., Ar. ṭayy + T. etmek 1) Çıkarmak 2) Aradan çıkarmak, yok etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»